Küresel piyasalar geçtiğimiz Şubat ayında, 2008 yılından bu yana belki de en kritik dönemeçlerinden birini yaşadı. Hemen hemen tüm piyasalarda patlak veren panik havası ve satış dalgası tam yeni bir krizi tetiklemek üzereyken adeta sihirli bir dokunuşla yerini sakin bir havaya ve alım iştahına bıraktı. Piyasaların nasıl bir uçurumun kenarından döndüğünü anlamak için bu ayki bültenimizde yer alan grafiklere bir göz atmak yeterli olacaktır. Uçurum diyoruz çünkü satış dalgası birkaç gün daha devam etseydi bu kez büyük fonların otomatik satış emirleri tetiklenecekti ( teknik gerekçelerle) ve ikinci dip senaryosu yeniden konuşulmaya başlayacaktı.
Geçen ay yaşananlar piyasaların halen ne kadar
kırılgan olduğunu ve yanlış bir adım ya da beyanın nasıl bir panik
yaratabileceğini açıkça göstermiştir. Bütün bu gelişmelerin baş aktörü tabi ki
yine FED başkanı ve FED politikalarıydı. Her nedense piyasalar yeni FED başkanı
Janet Yellen’in daha şahin
bir politika izleyeceğini ve parasal genişlemeyi yıl sonuna kadar
sonlandıracağını varsayarak pozisyon boşaltmaya ve güvenli limanlara dönmeye
başladılar. Halbuki Yellen’in o koltuğa
oturma nedeni Bernanke
politikalarına en fazla destek veren üyelerden biri olmasıydı. Zaten piyasaları
sakinleştiren sihirli dokunuş da bizzat kendisinin Amerikan Kongresinde çıkıp
parasal yavaşlamanın piyasa koşullarına endeksli olacağını önceden belirlenmiş
bir takvim olmadığını belirtmesiyle sağlanmış oldu.
Bütün bu olanlar, piyasaların hala FED’in elindeki bir
tuşa endeksli olduğu gerçeğini hatırlamamıza neden oldu. FED’in beş yıldır
süren olağanüstü çabalarına rağmen piyasalar henüz suni teneffüs çadırından
çıkmaya hazır görünmüyor. Ancak yine de önümüzdeki dönemde yeni bir olumsuz
gelişme olmazsa gelişmiş piyasalar ve ‘bazı’ gelişen piyasalar yönünü yukarı
çevirmiş görünüyor.
Neden ‘bazı’ gelişen piyasalar dediğimizi biraz
açalım. Piyasa ekonomisinin en temel özelliği döngüsel olmasıdır. Bu
döngüsellik içinde genişleme dönemleri
ve daralma dönemleri vardır ve piyasalar her zaman aşırıya kaçarak gereğinden
fazla genişler ve daralır. Aşırı genişleme döneminde zayıf bünyeli ekonomiler
(ya da şirketler) olduğundan iyi performans gösterir ancak aşırı daralma
döneminde ise ilk önce telefata uğrarlar çünkü ‘temelleri’ sağlam değildir. Bir
başka deyişle her ekonomik türbülans arkasında dayanıksız yapılardan oluşan
küçük ya da büyük bir enkaz bırakır.
Görünen o ki bu defa da farklı olmamış ve büyümeleri
rekabetçi üretime dayanmayan daha çok emtia gelirleri veya sıcak para ve
tüketime dayanan ekonomiler daralma sürecinden en olumsuz etkilenenler
olmuştur. Bu nedenle piyasa analizi yaparken diğer ekonomilerden ayrışan
ve adına kırılgan beşli ya da sekizli
gibi unvanlar takılan
ekonomileri ayrıca, ancak yakından izlemekte fayda görüyoruz.