16 Eylül 2015 Çarşamba

Faiz Toto

İktisat tarihinde 2008 yılının bir çok açıdan milat olarak kabul edileceğini söylemek çok abartılı iddia olmasa gerek. Bugüne kadar pek çok kriz yaşanmış olmasına karşın, para otoritelerinin bu kadar ön plana çıktığı, klasik para politikası araçlarının miktar ve süre sınırlarının fütursuzca aşıldığı başka bir dönem olmamıştır.
Krizin başından beri en cesur, en yaratıcı politikaları uygulamaya koyan ABD merkez bankası FED’in literatüre yaptığı katkılar, çoktan ders kitaplarında yerini almaya başladı bile. Hiç şüphesiz FED’in uygulamaya koyduğu politikalar  serbest piyasa etiği, risk yönetimi politikalarına müdahale açısından tartışmaya açıktır. Ancak FED’in uygulamalarından bir ders çıkartmamız gerekirse, FED bize para otoritelerinin en önemli silahının aslında ‘’para politikası’’ olmadığı ‘’algı yönetimi’’ olduğunu göstermiştir.
Burada detayına girmeyeceğimiz zorunlu nedenlerle miktar genişleme politikalarını sonlandıran FED, faiz silahını kullanması için yeterli hiçbir koşul olmadığı halde, bir yıldan uzun bir süredir faiz arttırabileceği algısı yaratarak piyasalara yön vermektedir. FED’in neden faiz arttıramayacağını ve hatta gerekirse yeniden miktar genişlemesine başlayabileceğini detaylı olarak incelediğimiz raporumuza buradan ulaşabilirsiniz.
Burada bir noktaya açıklık getirmekte fayda var. FED jargonunda, faiz arttırmak demek bir seri faiz arttırma sürecine başlamak demektir.  Çünkü FED amiral gemisidir ve zigzag yaparak ilerlemez, bir yön belirler ve yönü kolay kolay değiştirmez. Bazı ekonomistlerin FED faiz arttıracak iddiası ise genellikle bir defalık istisnai artışı ifade etmektedir. Bu anlamda FED bu toplantı ya da önümüzdeki toplantılarda bir defalık faiz ‘’ayarlamasına’’ gidebilir çünkü uzun süre devam eden sıfır faiz politikası teknik ve etik açıdan haklı olarak sık sık eleştirilmektedir ve FED minik de olsa pozitif faiz eşiğine oturmak istemektedir. Ancak FED literatüründe bu, faiz artış politikası değildir.
Özetle söylemek gerekirse, ne ABD ne de diğer ülkelerdeki ekonomik koşullar, sıkı para politikasını gerektirecek koşullara haiz değildir ve uzun süre de olmayacaktır. Dünyada arz yönlü deflasyonist baskının kalkmasına neden olacak koşullar aniden ortaya çıkmadığı sürece de bu durum değişmeyecektir.  
Önümüzdeki dönemde, hem Türkiye hem de dünyada biriken sorunlar kriz için koşulların olgunlaşmasına neden olmaktadır. Küçük bir kıvılcım, içerde ve dışarda büyük sorunları tetikleyebilir. Daha önce belirttiğimiz gibi, tavsiyemiz nakit pozisyonların döviz olarak korunmaya devam edilmesi ve mümkünse arttırılması, yükümlülük gerektirecek pozisyonlardan uzak durulması yönünde olacaktır.