İktisat tarihinde 2008 yılının
bir çok açıdan milat olarak kabul edileceğini söylemek çok abartılı iddia
olmasa gerek. Bugüne kadar pek çok kriz yaşanmış olmasına karşın, para
otoritelerinin bu kadar ön plana çıktığı, klasik para politikası araçlarının
miktar ve süre sınırlarının fütursuzca aşıldığı başka bir dönem olmamıştır.
Krizin başından beri en cesur,
en yaratıcı politikaları uygulamaya koyan ABD merkez bankası FED’in literatüre
yaptığı katkılar, çoktan ders kitaplarında yerini almaya başladı bile. Hiç şüphesiz
FED’in uygulamaya koyduğu politikalar
serbest piyasa etiği, risk yönetimi politikalarına müdahale açısından
tartışmaya açıktır. Ancak FED’in uygulamalarından bir ders çıkartmamız
gerekirse, FED bize para otoritelerinin en önemli silahının aslında ‘’para
politikası’’ olmadığı ‘’algı yönetimi’’ olduğunu göstermiştir.
Burada detayına girmeyeceğimiz
zorunlu nedenlerle miktar genişleme politikalarını sonlandıran FED, faiz silahını
kullanması için yeterli hiçbir koşul olmadığı halde, bir yıldan uzun bir süredir
faiz arttırabileceği algısı yaratarak piyasalara yön vermektedir. FED’in neden
faiz arttıramayacağını ve hatta gerekirse yeniden miktar genişlemesine başlayabileceğini
detaylı olarak incelediğimiz raporumuza buradan
ulaşabilirsiniz.
Burada bir noktaya açıklık
getirmekte fayda var. FED jargonunda, faiz arttırmak demek bir seri faiz arttırma
sürecine başlamak demektir. Çünkü FED
amiral gemisidir ve zigzag yaparak ilerlemez, bir yön belirler ve yönü kolay
kolay değiştirmez. Bazı ekonomistlerin FED faiz arttıracak iddiası ise
genellikle bir defalık istisnai artışı ifade etmektedir. Bu anlamda FED bu
toplantı ya da önümüzdeki toplantılarda bir defalık faiz ‘’ayarlamasına’’
gidebilir çünkü uzun süre devam eden sıfır faiz politikası teknik ve etik açıdan
haklı olarak sık sık eleştirilmektedir ve FED minik de olsa pozitif faiz eşiğine
oturmak istemektedir. Ancak FED literatüründe bu, faiz artış politikası değildir.
Özetle söylemek gerekirse, ne
ABD ne de diğer ülkelerdeki ekonomik koşullar, sıkı para politikasını
gerektirecek koşullara haiz değildir ve uzun süre de olmayacaktır. Dünyada arz
yönlü deflasyonist baskının kalkmasına neden olacak koşullar aniden ortaya çıkmadığı
sürece de bu durum değişmeyecektir.
Önümüzdeki dönemde, hem Türkiye hem de dünyada biriken
sorunlar kriz için koşulların olgunlaşmasına neden olmaktadır. Küçük bir kıvılcım,
içerde ve dışarda büyük sorunları tetikleyebilir. Daha önce belirttiğimiz gibi,
tavsiyemiz nakit pozisyonların döviz olarak korunmaya devam edilmesi ve mümkünse
arttırılması, yükümlülük gerektirecek pozisyonlardan uzak durulması yönünde
olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder