Ekonomi yönetiminin iki temel ayağı vardır; para yönetimi ve maliye
yönetimi. Maliye politikalarının yönetimi siyasi otoritenin
denetimindedir. Siyasi partilerin ekonomik vaatleri seçmen tercihlerinde
önemli rol oynar. Popülizme açık bir alan olduğu için, bol keseden
dağıtılan ekonomik vaatler sıkı maliye politikalarının uygulanması
önünde önemli engel teşkil eder. Bu nedenle ekonomik kriz dönemleri
dışında sıkı maliye politikası uygulamalarına rastlamıyoruz. Siyasi
otoriteler tercihlerini harcamaları artırıcı yani genişleyici
politikalardan yana kullanır.
Bu durumda ekonominin yükü para politikası ayağının üzerine biner. Para politikasının denetimi merkez bankalarının kontrolündedir. Doktrinde her iki politika aracının siyasi otorite denetimine verilmesi sakıncalı görülmüş ve para otoritesinin bağımsız olması öngörülmüştür. Bir ülkeye orta ve uzun dönemli yatırım kararı alınırken para otoritesinin bağımsız kararlar alıp alamadığı mutlaka göz önüne alınır. Çünkü ekonominin uzun vadeli istikrarı, bir yatırımcı için olmazsa olmaz şartlardan biridir.
Para otoritesinin dengeleyici unsur olmadığı ortamda, kamu harcamalarında kantarın topuzu kaçarsa ekonomi ısınmaya, fiyatlar üzerindeki enflasyonist baskı artmaya başlar. Zamanında önlem alınmazsa enflasyon genele yayılır ve beklentiler bozulur ve enflasyonist ortam kalıcı hale gelir. Başlangıçta halka bol keseden dağıtılan kaynaklar, enflasyon yoluyla fazlasıyla geri alınır. Kısa süreli refah artışının yerini kalıcı yoksulluk alır. Güçlü bir istikrar paketi ile bozulan dengeler tekrar kurulmazsa enflasyon-fakirlik sarmalı katlanarak bozulmaya devam eder.
Böyle bir ortamda para otoritesinin ters yönde, yani daraltıcı yönde para politikası uygulayarak ekonomiyi soğutması beklenir. Bunun için elindeki en önemli araç faiz politikasıdır ve politika faizinin yükseltilmesi gerekir. Faizi yükseltme teknik olarak paranın fiyatının yükseltilmesidir, çünkü faiz paranın fiyatıdır. Isınan ekonomide paraya olan talep artar, paranın fiyatının dengeli olarak artırılarak parayı kullanmanın maliyeti arttırılmalıdır.
Para kolay elde edilirse, arz talep dengesi bozulur, mal ve hizmetlerin fiyatı artmaya başlar ve ekonomide enflasyonist baskı oluşur. Enflasyon bir ekonomi için en tehlikeli hastalıktır, çünkü gelir dağılımını bozar, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapar. Sabit gelirlilerin alım gücünü azaltır.
İşte bu nedenle ekonomide dengeleyici unsur olarak para otoritesinin bağımsızlığı önemlidir. Para otoritesi siyasi otoriteye şirin görünme çabasına girer, elindeki araçları doğrudan kullanmak yerine yaratıcı yöntemlerle sulandırmaya başlarsa, yatırımcı için çanlar çalmaya başlar. Sıkı para politikasının sağından solundan esnetilerek uygulanması temel politika haline gelince, kurumsal yatırımcılar açısından bu durum haliyle sıkıcı para politikasına dönüşür ve yatırımcı sessizce oradan uzaklaşır.
Bu sürecin uzaması halinde ise doğrudan yatırım ortamı zaafa uğrar ve meydan kısa vadeli sıcak paraya terkedilmiş olur.
Bu durumda ekonominin yükü para politikası ayağının üzerine biner. Para politikasının denetimi merkez bankalarının kontrolündedir. Doktrinde her iki politika aracının siyasi otorite denetimine verilmesi sakıncalı görülmüş ve para otoritesinin bağımsız olması öngörülmüştür. Bir ülkeye orta ve uzun dönemli yatırım kararı alınırken para otoritesinin bağımsız kararlar alıp alamadığı mutlaka göz önüne alınır. Çünkü ekonominin uzun vadeli istikrarı, bir yatırımcı için olmazsa olmaz şartlardan biridir.
Para otoritesinin dengeleyici unsur olmadığı ortamda, kamu harcamalarında kantarın topuzu kaçarsa ekonomi ısınmaya, fiyatlar üzerindeki enflasyonist baskı artmaya başlar. Zamanında önlem alınmazsa enflasyon genele yayılır ve beklentiler bozulur ve enflasyonist ortam kalıcı hale gelir. Başlangıçta halka bol keseden dağıtılan kaynaklar, enflasyon yoluyla fazlasıyla geri alınır. Kısa süreli refah artışının yerini kalıcı yoksulluk alır. Güçlü bir istikrar paketi ile bozulan dengeler tekrar kurulmazsa enflasyon-fakirlik sarmalı katlanarak bozulmaya devam eder.
Böyle bir ortamda para otoritesinin ters yönde, yani daraltıcı yönde para politikası uygulayarak ekonomiyi soğutması beklenir. Bunun için elindeki en önemli araç faiz politikasıdır ve politika faizinin yükseltilmesi gerekir. Faizi yükseltme teknik olarak paranın fiyatının yükseltilmesidir, çünkü faiz paranın fiyatıdır. Isınan ekonomide paraya olan talep artar, paranın fiyatının dengeli olarak artırılarak parayı kullanmanın maliyeti arttırılmalıdır.
Para kolay elde edilirse, arz talep dengesi bozulur, mal ve hizmetlerin fiyatı artmaya başlar ve ekonomide enflasyonist baskı oluşur. Enflasyon bir ekonomi için en tehlikeli hastalıktır, çünkü gelir dağılımını bozar, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapar. Sabit gelirlilerin alım gücünü azaltır.
İşte bu nedenle ekonomide dengeleyici unsur olarak para otoritesinin bağımsızlığı önemlidir. Para otoritesi siyasi otoriteye şirin görünme çabasına girer, elindeki araçları doğrudan kullanmak yerine yaratıcı yöntemlerle sulandırmaya başlarsa, yatırımcı için çanlar çalmaya başlar. Sıkı para politikasının sağından solundan esnetilerek uygulanması temel politika haline gelince, kurumsal yatırımcılar açısından bu durum haliyle sıkıcı para politikasına dönüşür ve yatırımcı sessizce oradan uzaklaşır.
Bu sürecin uzaması halinde ise doğrudan yatırım ortamı zaafa uğrar ve meydan kısa vadeli sıcak paraya terkedilmiş olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder