Türk ekonomisinin dünyadaki büyüklüğüne dair tartışmalar yıllardır kamuoyunun gündeminde. Bu konu, ekonomistlerden çok siyasetçilerin ilgi alanına giriyor gibi görünse de, aslında ekonomik sıralamalar hem stratejik hem de algısal açıdan büyük önem taşıyor. Ne var ki, bir ülkenin toplam üretiminden (ya da harcamasından) türetilen milli gelir verileri yalnızca mutlak büyüklüğü gösterir; gelişmişlik ya da refah düzeyine dair doğrudan bir fikir vermez.
Sıralamanın Arkasında Ne Var?
Dünya Bankası ve IMF verilerine göre Türkiye, 2023 yılı
itibarıyla nominal GSYİH bakımından dünyanın 17. veya 18. büyük ekonomisi
olarak yer alıyor. Ancak bu sıralama, ülkelerin toplam nüfusu ile doğrudan
ilişkili. Dolayısıyla, büyük nüfusa sahip ülkeler doğal olarak daha yüksek
toplam üretim hacmine ulaşabiliyor.
Bunu daha iyi anlamak için şu soruya dönelim: Türkiye,
2024’te ekonomik büyüklük olarak İsviçre ya da Hollanda’dan “büyük” gözüküyor
olabilir, ancak bu onların daha gelişmiş ekonomiler olduğu gerçeğini değiştirir
mi? Elbette hayır. Çünkü gelişmişlik düzeyi ölçülürken kullanılan asıl
kriterlerden biri kişi başına düşen milli gelir.
Kişi Başına Gelir: Gerçek Resim
IMF'nin 2024 Nisan verilerine göre Türkiye'nin kişi başı
GSYİH'si yaklaşık 12.500 dolar civarındadır. Bu değerle Türkiye, dünyada
yaklaşık 67-70. sıralarda yer almaktadır. Aynı listede Hollanda kişi başı
58.000 dolar, İsviçre ise 95.000 doları aşarak ilk 10 içinde yer almaktadır. Bu
fark yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal altyapı, kamu hizmetleri,
eğitim ve yaşam kalitesi gibi alanlarda da belirgindir.
Bu noktada açıkça görülüyor ki, ekonomik büyüklük ile
gelişmişlik aynı şey değildir. Türkiye 2000’li yılların başından bu yana
istikrarlı bir büyüme sergilemiş olsa da, kişi başına gelir sıralamasında
bir sıçrama yaşanmamıştır. 2002’de 66. sıradaydık, 2024 itibarıyla hâlâ
benzer konumdayız.
Beşeri Gelişmişlik ve “Episodik Büyüme” Tuzağı
Yalnızca makroekonomik büyüme verilerine odaklanmak,
sağlıklı bir ekonomik analiz yapmak için yetersizdir. Ekonomik büyümenin kalıcı
ve kapsayıcı olabilmesi için beşeri gelişmişlik göstergeleriyle
desteklenmesi gerekir. Aksi halde, Prof. Dani Rodrik’in ifadesiyle bu tür
büyümeler “episodik büyüme” olur – geçici, yapısal dönüşümden yoksun ve
kırılgan.
Birleşmiş Milletler’in 2023 İnsani Gelişme Endeksi’ne göre
Türkiye, 191 ülke arasında 48. sıradadır. Bu sıralama, eğitim, sağlık,
yaşam beklentisi ve gelir gibi birçok boyutu kapsamaktadır. Bu endeks,
Türkiye'nin ekonomik kapasitesine kıyasla sosyal altyapı alanında hâlâ gelişime
açık olduğunu gösteriyor.
Rekabet Gücü: Eksikler ve Potansiyel
Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Rekabetçilik Endeksi,
Türkiye’yi son yıllarda orta sıralarda göstermeye devam ediyor. Altyapı
yatırımlarındaki ilerlemelere rağmen, kurumsal kalite, hukuk devleti, eğitim
kalitesi ve işgücü yetkinliği gibi alanlarda Türkiye’nin performansı
rekabet gücü açısından sınırlayıcı olmaya devam ediyor.
İleri teknoloji üretimi, dijital dönüşüm, yeşil ekonomi gibi
alanlarda küresel rekabet hızla artarken, Türkiye'nin bu alanlara yeterince
yatırım yapmaması hem ekonomik büyümeyi hem de sürdürülebilirliği tehdit
ediyor.
Sonuç: Sıralamaların Ötesine Bakmak
Sonuç olarak, Türkiye’nin 10. ekonomi iddiasıyla çıktığı
yolda hala dünyanın 17. veya 18. büyük ekonomisi olması bir yana bu büyüklüğü
anlamlandırmak için daha derin ve nitelikli bir perspektife ihtiyaç var.
Ekonomik büyüklük tek başına gelişmişliği temsil etmez. Kişi başı gelir, beşeri
gelişmişlik, kurumsal kalite ve inovasyon gibi faktörler ekonomik gücün
kalitesini belirler.
Türkiye’nin kalıcı ve sürdürülebilir bir gelişme rotasına
girmesi için yalnızca büyüme oranlarına değil, aynı zamanda nitelikli
büyümeye, eşitliğe ve beşeri kapasiteye yatırım yapması gerekiyor. Aksi
halde sıralamalar yerinde sayarken, kalkınma da yalnızca bir hayal olarak
kalacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder