14 Kasım 2014 Cuma

FED iki kez düşünmeli


Önce bilineni tekrarlayarak başlayalım; Herhangi bir ekonomik krizle mücadele iki ayaklı olmalıdır. Krize ilk ve ani müdahale para politikası  araçları ile yapılır. Krizin ateşi düşmeye başladığında mali önlemler devreye sokularak yavaşlayan ekonominin canlanması sağlanır. Tabi bu reçete ekonomik büyüme dönemlerinde hükümetlerin mali disipline önem vereceği ve mali yapılarını güçlendireceği varsayımına dayanır. Ancak son çeyrek yüzyılda hemen hiçbir hükümet bu disipline uymamış ve popülist politikalar uygulayarak, kamunun mali yapısının bozulmasına neden olmuşlardır. 
2008 finans krizi patlak verdiğinde, hemen hiçbir gelişmiş ülkenin mali durumu bu boyuttaki bir krize müdahale edecek yapıya müsait değildi. Sırf bu nedenle 2008 krizi bir çok anlamda ilklere sahne olmuştur. Krizle mücadelede yalnız kalan para otoriteleri, klasik rollerinin dışına çıkarak olağan dışı politika önlemleri ile sadece fiyat  istikrarını değil, istihdam ve büyümeyi de ilgi alanlarına dahil etmişlerdir.
Fed bir çok olağan dışı önlemin yaratıcısı olarak krize müdahalede diğer merkez bankalarına öncülük etmiş ve dolayısıyla krize karşı alınan önlemlerin ilk olumlu sonuçları ABD ekonomisinde görülmeye başlamıştır. Ancak henüz tam olarak anlamadığımız nedenlerden dolayı, Fed Avrupa ve Japonya ekonomilerindeki toparlanmayı beklemeden, parasal genişlemenin tahvil alımı ayağını sonlandırma kararı aldı. Bize göre zamansız (premature) alınan bu karar  çok önemli ve yeni bir sorunu tetiklemiş görünüyor. Fed’in muhtemelen biraz da  iç politika baskısı nedeniyle uygulamaya koyduğu daralma programı, Japonya ve Avrupa'nın derinleşen resesyon nedeniyle dozu arttırılan genişleme politikaları ile birleşince dolara talebin artmasına ve dolayısıyla değerlenmesine neden olmuştur. Fed’in daha daralma programının ikinci ayağı olan faiz arttırımını uygulamaya koymadan doların değer kazanmaya başlaması küresel krizin başlangıcından bugüne kadar  harcanan çabaların boşa çıkması ihtimalini de gündeme getirmiştir.
Ne demek istediğimize biraz açıklık getirelim; Yukarıda bahsettiğimiz gibi bir çok ülke ekonomik krize bozuk mali yapı ve yüksek borç oranıyla ‘’hazırlıksız’’ yakalanmıştır. Yüksek borçlu ekonomi için en büyük risk ekonominin deflasyona girmesidir. Deflasyon borçların katlanarak artmasına ve ödenemez duruma düşmesine neden olur.
İşte bu nedenledir ki son 10 yıldır, en büyük beş merkez bankası klasik anti-enflasyonist politikalarını terk etmiş ve anti-deflasyonist politika uygulamaya başlamışlardır. Sınırsız parasal genişlemenin temelinde yatan da bu politika değişikliğidir. Peki deflasyon ihtimali, küresel ekonominin önündeki en ciddi sorun ise, doların değerlenmesinin bununla ne ilgisi olabilir? İsterseniz ne ilgisi olduğunu hep birlikte inceleyelim:
  1. Ticarete konu hemen her ürün ve hammadde dolar cinsinden fiyatlandığı için doların değerlenmesi işin doğası gereği deflasyonisttir.  Çünkü dolara endeksli her şeyin fiyatı düşeceğinden genel fiyat seviyesini aşağı çeker.
  2. S&P 500’e kote edilmiş şirketlerin satış ve gelirlerinin en az yarısı yurtdışı faaliyetlerinden elde edilmektedir. Doların değer kazanması, şirketlerin dolar cinsinden karlarının düşmesine neden olacaktır.
  3.  Doların değerlenmesi petrol fiyatlarını da aşağı çekecektir. Kriz döneminde ABD’nin büyüme ve istihdam kaynağı, kaya gazı ve petrol üretimi olmuştur.  Son 5 yılda petrol üreticilerinin istihdama katkısı 1 milyon kişi olmuştur. Düşen petrol fiyatı ABD’de işsizliği ve durgunluğu yeniden sorun haline getirecektir.
  4. Değerlenen dolar gelişmekte olan ülkeler için de ciddi bir sorundur. Bu ülkelere gelen yatırım fonları artan dolar ortamında karlılıklarını sürdüremeyeceklerinden pozisyonlarını kapatmayı tercih edeceklerdir. Bu durum dış kaynağa bağımlı ülkelerin ekonomilerini, olumsuz yönde etkileyecektir.
Daha pek çok neden sayılabilir ancak sadece bu nedenler bile önce ABD’de sonra dünyada resesyon ve hatta deflasyon riskinin artması için yeterlidir. Değerlenen doların bu derece riskli olduğu bir ortamda Fed faiz arttırmayı uzunca bir süre gündeme alamayacağı gibi, parasal genişleme programına tekrar başlamayı düşünmesi bile ihtimal dahilindedir. Çünkü, doların değerlenmeye devam etmesi, yukarıda anlattığımız nedenlerden ötürü küresel resesyonun ABD’ye ithal edilmesine ve toparlanmaya çalışan ABD ekonomisinde yeni bir kriz dalgasının başlamasına neden olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder