Geçtiğimiz otuz
yıl boyunca küreselleşme nedir ne değildir tartıştık durduk. Küreselleşme
karşıtları, güçlü ekonomik temellere sahip olmayan ülkelerin küreselleşmeden
zarar göreceğini anlatmaya çalıştılar. Ancak genel akım medya, finans çevreleri
ve çok sayıda akademisyen küreleşmenin arkasında durdular. Sonunda bu grup ağır
bastı ve küresel sermaye bu döneme damgasını vurdu.
Küreselleşme her
ne kadar her ülkeye eşit fayda sağlamadıysa da, sermayenin ucuz işgücüne doğru
akması bir yandan üretim maliyetlerini düşürürken diğer yandan üretim
patlamasına neden oldu. Arz tarafında yaşanan bu artış nedeniyle dünyada genel
fiyat düzeyi uzun süre neredeyse hiç artmadı. Hatta 2008 sonrası başlayan
parasal genişleme politikaları nedeniyle gelişmekte olan ülkelerin değerlenen
paraları ithal ürünlerin daha da ucuzlamasına neden oldu.
Bu dönemde üreten
ülkeler karlı çıkarken, tüketen ülkeler artan borç stokları ile baş başa kaldı.
Görünen o ki her şeyin bir sonu olduğu gibi bu günlerin de sonu yaklaşıyor. Bunun
en temel nedeni, geçtiğimiz 15-20 yılda yaşanan teknolojik gelişmelerdir. Bu
yüzyıla damgasını vuracak teknolojik gelişmeler nedeniyle klasik üretim
faktörleri ve üretim biçimi tanımı anlamını yitirmiştir. Sermaye bilgi ile yer
değiştirirken, emek de akıllı makinalarla yer değiştirmeye başlamıştır.
Sermaye ve
üretimin sınır ötesine kayma ihtiyacı ortadan kalkınca ve ucuz emeğe ihtiyaç
kalmayınca bu duruma uygun üst yapı kurumlarının da yeniden tanımlanması
kaçınılmazdır. Bugün Avrupa’nın küreselleşmeden yeteri kadar pay alamamış
ülkelerinde güçlenen milliyetçi akımlar, Trump’ın son günlerdeki milliyetçi
söylemleri ile birlikte düşünülürse üretimin yeniden anavatanına dönmesini
sağlayacak korumacı politikaların önümüzdeki döneme damga vuracağı anlaşılıyor.
Şubat 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder